Ağva:
İstanbul'a sadece 97 km uzaklıkta bulunan Ağva, huzur içinde bir tatil için ideal fırsatlar sunuyor.Ağva otel açısından da zengin bir belde. Ağva 'da şirin bir otel arıyorsanız birçoğunu Göksu Nehri kıyısında bulabiliyorsunuz.
Ağva, Hititler, Frigler, Romalılar ve Osmanlılar gibi bir çok uygarlığın geçiş yeri olmuş bir belde. M.Ö. 7.yy. uzanan tarihin kalıntılarına Ağva' ya bağlı civar köylerde rastlamak mümkün. Kalemköy' de Romalılara ait kilise kalıntıları ve mezar taşları, Hacıllı köyünde, 3.yy. sonu - 4.yy. başlarında bulunan Gürlek Mağarası, Hisar Tepe' de bulunan kale kalıntısı, Sungurlu mahallesindeki dağ değirmeni önemli buluntulardır. Ağva'ya 14. yüzyılın ikinci yarısında Konya, Karaman ve Balıkesir'den gelen Türkmen boyları yerleşmişler. Bugünkü Ağvalılar da aynı Türkmen boylarının çocukları.
Ağva, Karadeniz kıyısında 3 km. Uzunluğunda kumsala sahip. Doğal plajı ve doğa harikası yeşili, etrafında yer alan bakir koylar, adacıklar, ormanlarla doğallığın iç içe ve oksijen oranının çok yüksek olduğu bir bölge. Kilim Koyu, Gelin Kayası, Saklı Göl mutlaka keşfedilmesi gereken yerler. Gelin Kayası denmesinin sebebi, beyaz olması ve duvaklı bir geline benzemesi.
Balık avlamaya meraklıysanız Ağva kıyıları sizin için biçilmiş kaftan. Burada balığa doyacaksınız. Karadeniz'e kıyısı olması nedeniyle burada her tür balık bulunuyor. Ağva'nın merkezindeki gözünüze çarpacak en önemli şeyler balıkçı tekneleri olacaktır. Balıkçılarla sohbet edebilir, çay içebilir hatta birlikte balığa bile çıkabilirsiniz. Yöredeki tesislerde her zaman mevsimin taze balıklarını bulabilirsiniz.
Eşsiz tabitatıyla keşfedilmeye hazır Ağva'da, yaz kış su sporları (dere kıyısında kano, deniz bisikleti) kış aylarında fitness, doğası itibariyle trekking ve avcılık yapabilirsiniz. Ormanda yürüyüş, koşu, bisiklet, kamping gibi aktiviteler için son derece uygun olan Ağva, yazın Karadeniz'in hırçın sularında serinlemek isteyenler için de ideal. Kaplumbağa, ceylan, kurt, çakal, yaban domuzu, tilki, sincap, birçok kuş türü özellikle yalı çapkını barındıran Ağva avlanmaya da çok uygun.
Temiz havayı buram buram solumak, romatizmal hastalıklara iyi geldiği söylenen şifalı kumsalında yürümek, dere kıyısındaki restoranlarda lezzetli balıkları tatmak da Ağva'nın keyfine varırken ihmal etmemeniz gerekenler
Kıyıköy:
Kıyıköy Kırklareli’ne bağlı bir sahil kasabası. Eski sakinleri Rum olan ve ismi de Rumca midye olan kasaba, Papuç ve Kazan derelerinin ortasında yeşille mavinin kucaklaştığı ve bir tepeden Karadeniz'i seyrediyor. İstanbul'a 164 km. uzaklıkta huzurlu bir tatil merkezi.
9.yüzyılda yapılan ve Bizans döneminin dini eserleri arasında yer alan Mağara Manastırı, kayalara oyularak
inşa edilmiş. İlçenin kuzeybatısındaki vadinin yamacında yonca planlı bir şapel, tek nefli büyük planlı bir kilise ile bunun yanında düzensiz yerleştirilmiş odalar, mezar şapeli ile düzgün hücrelerden oluşan kompleksin duvarlarında kazınmış haçlar, bazı resimler, çeşitli kabartmalar bulunuyor. Kıyıköy ortaçağ Salmydessosu 'nun surla çevrili alanı içinde yer almış doğusu Karadeniz'e, kuzey ve güneye bakan yamaçları dere vadisine dimdik inerken, sadece batı yönü geçit vermiş antik kentin surları, ilk kez Lustirianus döneminde 6. yüzyılda yapılmış. 9 ve 10. yüzyılda da onarım görmüş. Duvar yüksekliği yer yer 6 metreyi bulan surların kalınlığı ise 2.20 metre.
Her iki yanından akarak denize ulaşan "Pabuç" ve "Kazan" adlı derelerin arasında uzanan bir tepede yer alan Kıyıköy, çarpıcı coğrafyasıyla ilgi çekiyor. Karadeniz'in hırçın dalgalarıyla oyulan kıyı kayaların kimisi anıt kaya olarak, kimi de derin mağaralar olarak göze çarpıyor. Bir zamanlar korsan teknelerin saklandığı koylar içindeki dev mağaralar günümüzde de ziyaret edilebiliyor. Kartaltepe'den görünen manzara büyüleyici. Derelerin kavisli akmalarıyla oluşmuş dairesel kumsal, yaz
aylarında kampçı ve deniz severlerin gözdesi.
Kıyıköy'de tipik köy evlerini fotoğraflayabilir, yaz aylarında durgun derelerde kiralayabileceğiniz bir sandalla sakin bir yolculuk yapablir, balık tutabilirsiniz. Günün yorgunluğunu da ıseyrine doyum olmayan manzara eşliğinde reatoranlarda veya çay bahçelerinde atabilirsiniz.
Sapanca:
İstanbul başta olmak üzere civar kentlerde yaşayanlar,yakınlığı ve bir göl ve yeşillikler beldesi olması sebebiyle son dönemde kısa süreli tatiller için Sapancayı tercih ediyorlar. Özellikle göl civarına kurulan turistik tesisler, Maşukiye, Kırkpınar gibi yerleşim birimlerindeki tatil köyleri ve yazlıklar bu yoğun talebi rahatlıkla karşılıyor.
Sapanca, iklimin, toprak yapısının kendisine verdiği avantajlar sayesinde çok zengin florasını insanların rehabilitasyonuna sunuyor. Sapancanın zengin florası içinde, geniş yapraklı ağaçlardan; meşe, kayın, gürgen, kestane, kızılağaç, kavak, dişbudak, ıhlamur, huş, akça ağaç ve çınar, iğne yapraklı ağaçlardan; sarıçam, kızılçam, karaçam, fıstık çamı, göknar, ladin, sedir, ardıç, selvi türleri ile onlarca değişik süs bitkisi bulunuyor.
İlçede 150 kadar süs bitkisi üretimi yapan küçük ve orta ölçekli işletme mevcut. Sapanca'ya gelen ziyaretçiler doğal ortamında görüp dokunduğu, kokladığı, ağaç ve süs bitkisini alıp yaşadığı mekanlara taşıyabilme fırsatını bulabiliyorlar.
Yeşilin bütün tonları görebileceğiniz Maşukiye, sık bitki örtüsü, birçok yürüme alanlanı, şelale, çağlayan seslerinin kuş sesleriyle bütünleştiği bir cennet bahçesi görünümünde... Yapacağınız en güzel şey alabalık vadisinin yukarı bölümlerine tırmanmak. Lokantaların bittiği yerde toprak yol sizi istediğiniz yere götürüyor. Yol boyunca göreceğiniz meşe, kestane gibi ağaçlardan oluşan yeşil doku size arkadaşlık ediyor.
Yürüyüş iştahınızı açtıysa vadiye geri dönerek kır lokantalarında alabalık yiyebilir, yemek sonrası pınar suyuyla demlenmiş çayınız yudumlayabilirsiniz.
Son senelerde gelişme gösteren bir diğer bölge de Maşukiye yakınlarındaki Samanlı Dağlarından en yükseği olan Kartepe. Nisan aylarında zirvesine tırmandıkça bembeyaz örtüsüyle sizi kucaklıyor. Burada kurulan yeni tesisler ile kış turizmi de gelişmeye başlıyor.
İğneada:
İĞNEADA Trakya'nın Karadeniz sahilinde bir kasaba. 22 km'lik sahiliyle, kumuyla, ormanıyla, temiz havasıyla, gölüyle ve deresiyle nadir doğa güzelliğine sahip bir belde.
İğneada sahili inanılmaz uzunlukta bir yer, plajının ise ilginç bir özelliği var. Yıllar önce MTA orada bir araştırma yapmış ve sahilde kumların arasında altın zerrecikleri olduğunu tespit etmiş, ancak maliyeti çok fazla olduğu için çıkartmıyor ve öylece bırakıyor. Yani anlayacağınız altınlar üzerinde yürüyebilir ve hatta güneşlenebilirsiniz
İğneada orman ve deniz arasında kalmış bir cennet. Önü uçsuz bucaksız Karadeniz ve arkası da Istranca dağları ve ormanı ile çevrili. Orman genellikle meşe ağacı ile örülmüş. Meşenin yanında, gürgen, palamut, kayın ağaçları bulunmakta. Dünya üzerinde sadece 3 yerde olan Longos ormanlarından biri de İğneada'da...
İğneada ormanları tam bir oksijen deposu görevini görmekte... Orman ve denizin olması nedeniyle yazları bile geceleri serin bir hava hakim. Sadece denizi ve sahili için değil, ormanı, yeşilliği ve temiz havası için de mutlaka ziyaret edilmeli.
İğneada; sınırları içinde yer alan gölleri, bol oksijenli havası, lezzetli balıkları ve kolay ulaşımı ile doğanın içinde huzurlu bir tatil yaşamak isteyenler için biçilmiş kaftan. Villalara ve kooperatiflere ev sahipliği yapmasına rağmen doğasını da koruyabilen ender bölgelerden.
İğneada'da; Erikli, Mert, Hamam, Pedina, Saka, Sülüklü ve Ramana isimleriyle anılan yedi göl bulunuyor. Sazan, kızılkanat, kefal, levrek, ilerya gibi balık çeşitlerinin yaşadığı göller koruma altında. Yabani hayvanlar ve kuşlar için doğal bir hayvanat bahçesi olan göllerin bir bölümü sazlıklarla kaplı. Özellikle Hamam ve Pedine gölleri; Bulgaristan, Rusya ve Tuna Nehri deltasından gelen kuğu, yaban ördeği gibi göçmen kuşlara ev sahipliği yapıyor.
Kumsalda yürüyüş yapmak ve sezonda denize girmek, ayrı bir keyif. Denizin yosun kokusu ile ormanın çam kokusunu teneffüs ederek yürüyüyenler, hem stres atıyor hem de kumsalda dalgaların taşıdığı deniz kabuklarını topluyorlar. Haziran-Eylül ayları arasında yoğunlaşan İğneada, kış aylarında da haftasonu kentten kaçanlara huzurlu bir sığınak olarak kapılarını açıyor.
Kaynak: http://www.tatilium.com/
(c)Daha Başka - http://dahabaska.blogspot.com/
0 comments:
Yorum Gönder